Arkas Sanat Merkezi-Pencere Sergisi

 İzmir Kordon'da bulunan Arkas Sanat Merkezinde Pencere Sergisine gittim. Pencere temalı harika resimler vardı.Kendimi alamadım ki 3 saat dolaşmışım :) 














Teknik olarak en beğendiğim de bu resim oldu












Ve şöyle bir evim olsun isterdim :)




























Bu sergiyi 23 Temmuza kadar gezebilirsiniz .

Arkas Koleksiyonu’nda Pencere” sergisi, pencereyi mimari bir öğe olarak ele almanın ötesinde, pencerenin açıldığı anlam katmanlarına odaklanan kapsamlı bir resim seçkisi sunar. Sergi, 18. yüzyıldan 20. yüzyıla kadar Türkiye’den ve yurt dışından çeşitli sanatçıların resmettiği pencerenin tuvaldeki temsilini sorgular.

Pencere, perspektif araştırmalarındaki rolünden sembolik kullanımına, sanatta aynı anda birçok formda karşımıza çıkan bir motif olmayı sürdürür. Resim, sanatçının dünyaya açılan penceresidir.  Resim sanatında dış dünyayı içerinin bir parçası haline getiren pencereler; kimi zaman umut, özlem ya da özgürlük gibi en derin duyguları sembolize ederken, kimi zaman hayatın ve varoluşun temsili olarak karşımıza çıkar.

“Arkas Koleksiyonu’nda Pencere” sergisi; Jean-Léon Gérôme, Jean-Baptiste Greuze, Paul Signac, John Atkinson Grimshaw, William Adolphe Bouguereau,  Henri Le Sidaner, Albert Marquet, Édouard Frédéric Wilhelm Richter gibi sanatçıların eserlerini biraraya getirmenin yanı sıra, Hoca Ali Rıza, Şevket Dağ, Namık İsmail, Nuri İyem ve Yalçın Karayağız gibi farklı dönemlerden Türk ressamların eserlerine de ev sahipliği yapmaktadır.

https://arkassanatmerkezi.com/ adresinden alınmıştır.

Ahmet Güneştekin-Gavur Mahallesi Sergisi

 İzmir'den harika bir sergi geçti :) Ben de iki kez gitme fırsatı buldum.İzmir Fuar Kültürpark'ta Atlas Pavyonda sergilendi. Beni en çok etkileyen bu ilk koyduğum eser ...Mübadilin Kayığı

























































































































Gâvur Mahallesi Ahmet Güneştekin’in mübadele ana teması çevresinde göç ve yerinden edilmelerin tarihine odaklanan farklı disiplinlerden çalışmalarını bir araya getiriyor. Güneştekin Vakfı ve İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin işbirliğiyle açılan ve küratörlüğünü Şener Özmen’in üstlendiği sergide sanatçının nesneleri kullandığı tamamen mekâna özgü büyük boyutlu enstalasyonları ve video işleriyle birlikte metal formları taşla tamamladığı heykel çalışmaları sergilenecek.

Gâvur Mahallesi belirli bir tanım üzerinden genellenen grupların sosyal, kültürel, mekânsal veya etnik olarak birbirlerinden ayrılmaları ve farklı siyasetlere tabi tutulmaları anlamına gelen mübadelenin (insan değiş tokuşunun) altında yatan düşünceyi sorguluyor. Ege coğrafyasının her iki yakasında insanların geçmişleriyle olan bağlarını koparan ve onları başka bir yerde hayatlarını yeniden kurmaya zorlayan mübadeleyi yirminci yüzyıla damgasını vuran ve giderek dünyaya yayılan zorunlu göçlerle ilişkilenerek çok katmanlı bir anlam ağı yaratıyor ve geçmişin hayaletlerinin tüm dünyaya musallat olma biçimlerini gösteriyor.

Mevcut bağlam, olayı anlatabilecek dile veya kelime dağarcığına sahip olmadığında, geçmiş bir travma nasıl tercüme edilir? Güneştekin’in başladığı yer burası: hâkim söylemin geçmiş anlatısının karşısına, bu anlatının dışladığı unsurların birbirinden ayrı, birbiriyle çatışan ama aynı zamanda diyaloğa açık bir dil üretmeye çalışan geçmiş anlatısını koymak. Tanıklık sonrası şimdiki zamana ilişkin travmatik geçmişi göstermenin güçlü bir aracı olarak nesneleri kullandığı enstalasyonlarında tarihsel anlatının referans alanını genişletmek.

Güneştekin’in kırılgan ama sımsıkı yerleştirilmiş nesneleri izleyeni şimdide tutarken geçmişi hatırlatarak geleceğe doğru iter. Belirli bir zaman ve uzamda olağan kullanımıyla var olmuş bir nesne, sanatçının eserlerinde şimdide ve gelecekte aynı kullanımıyla artık var olmayan bir yokluğu gösterir. Köklerinden kopup gelen nesneler insanlar arasındaki ilişkilerin ve bağların yerini almış göstergelerdir. Sanatçının ele aldığı bu yokluk durumunda bir mevcudiyet vardır ve bu mevcudiyet anıların, yaşanmışlıkların hatırlatıcısı olmasından gelir.

Mekâna özgü enstalasyonlar eşyalarıyla vücut bulan bir insan kalabalığı ortaya çıkar. Hayatın şeylerini bir arada tutan bavullar, sandıklar, anıların hayali var oluşlarını somutlaştıran ayakkabılar, yok edilmiş ya da çürümeye bırakılmış, zamanın onarılmaz şekilde aşındırdığı yıkıntıları çağıran soyut taşlar, yer değiştirmiş ya da kaybolmuş bir bedensel varoluşu gösterir. Tekinsiz şekilde yerinden edilmenin habercisi olan, çok uzaklara gitmeye zorlanmış her nesne, içinde taşıdığı tarihi aynı ağırlığı ile taşımaya devam eder. Bir yere yerleşmek uzun zaman alır, esasında kökler başka bir yere ait olunca, inşa edilen hiçbir şey tam olarak yerleşemez. Ege’nin her iki yakasında yerinden yurdundan edilen, coğrafi kökenlerini kimliklerinin bir işareti olarak gören insanlar için Yunancayı Ortodoks olmakla ve Türkçeyi Müslüman olmakla eşitleyen düşünce deneyimleriyle örtüşmez. Yine de yüzyıllardır iç içe geçmiş, karmaşıklaşmış dillerin ve inançların yer aldığı bu coğrafi ve kültürel alanın bütünüyle ayrıştırılabileceği tahayyül edilir.

Ayrıntılarda farklılık gösterse de teoride ve pratikte farklı grupların geçmişlerine ve kökenlerine yönelik olmasıyla, Yunanistan ve Türkiye arasındaki mübadele, benzeri çağdaş uygulamalarla ortak bir düşünceyi paylaşıyor: kategorik bir yorumlamayla insan bedenlerinin mekân açısından yeniden düzenlenmesi. Güneştekin bu yaklaşımı yaşadığımız yüzyılın ayrımcı politikalarıyla ilişkilendiriyor. Mübadelenin tezahürüne kültürel mirasın ötesinden bakarak nerede doğup büyüdüğüne bakılmaksızın uygulanan köken ataması üzerine düşünmek gerektiğini belirtiyor. Mübadelenin başkalığın düzenlenmesindeki etkilerini düşünürken ona dayalı politikaların nasıl uygulandığına da bakıyor. Sadece ayrıştırdıkları değil, ayrıştırma amacıyla kabullenilen ve yeterince sorgulanmayan sınıflandırmalar meselesini de düşünüyor. Mıgırdiç Margosyan’ın Gâvur Mahallesi adlı kitabıyla aynı adı taşıyan sergi bu düşünceleri izleyerek kültürel çeşitliliği vurgularken aynı coğrafyadan insanların, yirminci yüzyılın uluslararası düzeninde etnik sınırları tanımlayan dinden daha derin bağları paylaştığını söylüyor.

Güneştekin mübadele ve sonrasında gerçekleşen tüm kitlesel yerinden edilmelerde olduğu gibi ayrıştırıcı uygulamaların toplumları küçümseyen yönünün, uluslararası mülteci ve göçmen dalgalarıyla daha görünür hale geldiğini düşünüyor. Sınır duvarlarının inşasından, vize ve seyahat yasaklarına, mülteci karşıtı kampanyalara ve mülteciler üzerindeki pazarlıklara uzanan başka düzeyde ayrıştırıcı uygulamaların tanık olunduğu bir zamanda, Gâvur Mahallesi farklı hümanizm biçimleriyle ilgilenerek, insan olmanın tarihsel, kültürel ve politik olarak çok yönlü etkilerini anlama olanağı sunuyor.  Çok disiplinli bir çalışmayla biçim, materyal ve yüzeyle ilişki kurarken geçmişi şimdiyle birlikte inceleyerek yaşananlara başkalığın gözünden bakmak için bir alan yaratıyor.

Vakfın ilk sergi projesi olan Gâvur Mahallesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi, Hitit Marble, Medicalpoint, Eminoğlu SBV ve İzmir Art’ın katkılarıyla gerçekleşecek. Sergiye Güneştekin Vakfı’nın yayımlayacağı kapsamlı bir kitap eşlik ediyor.

https://ahmetgunestekin.com/gavur-mahallesi/ adresinden alıntıdır.

Atatürk Müzesi -Kordon


 Herkese merhaba :) 

İzmir Kordon'daki Atatürk Müzesini daha önce gezmediğime hayret ediyorum.Yeri de oldukça kolay,kordon üzerinde,kime sorsanız gösterir,tabi yabancıya denk gelmezseniz:(








 

Müze binası, 1875-1880 yıllarında halı tüccarı Takfor tarafından ev olarak yaptırılmış.

Bina, Osmanlı ve Levanten mimarisi karışımından meydana gelen Neoklasik tarzda bir yapıdır. Bodrum, zemin, 1. kat ve çatı katından oluşan müzede Atatürk’ün kullandığı eşyaları görmek mümkündür.









9 Eylül 1922'de sahibi tarafından terk edilmiş ve hazinenin mülkiyetine geçirilmiş. İzmir'e giren Türk ordusu burayı karargâh olarak kullanmış.

 17 Şubat 1923'te İzmir İktisat Kongresi toplandığında Atatürk şahsi çalışmalarını burada yürütmüş. Kongre bitiminde karargâh bu binadan taşınmış ve hazine binayı Naim Bey'e otel olarak kullanmak üzere kiralamış. 

13 Ekim 1926'da bina İzmir Belediyesi tarafından satın alınmış ve bazı yeni eşyalar da konularak Atatürk'e hediye edilmiş

. Atatürk1930-1934 yılları arasında İzmir'e her gelişinde bu evde kalmış.

10Kasım 1938'de Atatürk'ün vefatı üzerine, ev kız kardeşi Makbule Baysan'a veraset yoluyla intikal etmiş. 25 Eylül 1940'ta İzmir Belediyesi binayı müze yapmak üzere istimlak etmiş ve 11 Eylül 1941 tarihinde halka açmış.

 5 Ekim 1962 tarihinden itibaren müze "Atatürk İl Halk Kütüphanesi ve İzmir Şehri Atatürk Müzesi" adını almış. 28 Aralık 1972'de binanın mülkiyeti İzmir Arkeoloji Müzesi'ne verilmiş. 

Restore ve tanzim edilerek 29 Ekim1978'de törenle "Atatürk ve Etnografya Müzesi" olarak ziyarete açılmış. Müzedeki etnografik eserler 13 Mayıs 1988'de açılan yeni Etnografya Müzesi'ne taşındıktan sonra müzenin adı "Atatürk Müzesi" olmuş.



























Bir zamanlar Atatürk'ün giydiği giysileri görmek,yaşadığı evde olmak çok etkileyici.

Üstelik gezmek de ücretsiz.

Arkas Deniz Tarihi Merkezi-Bornova

Arkas Deniz Tarihi Merkezinden herkese merhaba :)

Binanın geçmişi 1800lü yıllara dayanıyor.Eski olmakla birlikte çok şirin bir bina.Binaya ayrı hayran kaldım,içindeki resimlere ve maketlere ayrı hayran kaldım.

Burası Bornova'da evka3 metroya yürüme mesafesinde.Arabanızla gelirseniz de park yeri pek sıkıntı olmuyor.

Denizle ilgili resimler,maketler ve aletler var.3 katlı binanın en alt katında gemilerde kullanılan aletler var.














 






En meşhur yolcu gemisi Titanik'in de maketi var.
























Arkas Deniz Tarihi Merkezi, üç katlı tarihi binasında, Arkas Koleksiyonu’ndan derlenen ve pek çok farklı döneme ışık tutan gemi maketi, tablo ve gemi antikalarından oluşan bir seçki sunuyor.

Ziyaret günleri:
📌Pazar, Pazartesi hariç her gün,
10:00-18:00
📌Giriş ücretsizdir.

Yalova Sudüşen Şelalesi

 Herkese merhaba :) Bugün Yalova Sudüşen şelalesindeyiz.Aslında İstanbul-İzmir yolunda hiç hesapta olmayan bir durak oldu bizim için .Biz ailecek gezmeyi severiz .Arasıra yoldan sapmak iyidir.Rutini kırmak ve farklı yönlere gitmek iyi hissettiriyor.Tavsiye ederim.Çünkü alışılmışın dışına çıkmak biraz da adrenalin salgılatıp heyecan yaratıyor ve bence bundan dolayı da iyi hissettiriyor:)

Gelelim şelaleye..Bir tabela görüp saptık yoldan.Ama baya tırmanıyoruz ve genelde manzara yüksekten güzel oluyor.


























Sabahın ilk saatlerindeyiz.Dolayısıyla bizden başka kimsecikler yok ve mekanlar da açık değil malesef.














Ve şelale :) tam fotoğraflık harika tatlış bir mekan ama ben yol kıyafetiyle daha doğrusu eşofmanla saç baş dağınık olduğum için kendi fotoğraflarım güzel çıkmadı ama manzara fotoğrafları harika
























Şelale Yalova merkeze 20 km uzaklıkta,yolu sıkıntılı değil.Ancak yeni bir bilgi öğrendim buranın yerlilerinin isteği üzerine burası Bursa'ya dahil olmuş :)